“Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek.” demiş Ali Sami Yen.
Bu sözü de, Türkiye’de belki daha çok tutan bir takım daha olmadı Galatasaray’dan başka. Ezeli rakiplerinden 6 yerdi, yeri geldiğinde 5 atardı. Derdi bu değildi. O Avrupa fatihiydi ve bununla hep gurur duyardı. Türkiye futbol tarihinde emsali olmayan, bu gidişle daha uzun yıllar da olamayacak 2 kupayı kazandırdı.
10 yıl önce kafa tuttuğu takımlara, oynadığı kadroya bakıyorum da… Neydik ne olduk tam da bu duruma mı deniyordu acaba? Şimdi adını dahi doğru telaffuz edemediğimiz -daha önce hiç duymamış olmamıza bağlıyorum- . takımlara eleniyoruz.
Aslanlar gibi oynayan Keita’yı yollayıp yerine sakat Pino’yu mu almak vizyon? Belki de kaptanlığın en çok yakıştığı Kewell’a 99 numarayı verip, daha bir numarasını göremediğimiz Cana’yı almak mı?
Daha da önemlisi, bu takım başında teknik direktör olmadan da şampiyon olmuştu. “Dünyada herhalde teknik direktörsüz şampiyon olan tek takım Galatasaray’dır. Bizi Galatasaray ruhu şampiyon yaptı” demişti Adnan Polat. Sevgili başkan hani nerede o ruh şimdi? Bu geminin sakat oyuncularla, Hakan Balta’yla, Mustafa Sarp’la, Göhkan Zan’la, Aykut Erçetin’le mi yürüyeceğini düşünüyorsunuz?
Bizim en önemli özelliğimizi, ruhumuzu bitirdiniz! Şimdi tüm takımdan belki de en fazla hırsla, en fazla istekle oynayan Kewell’la Baros’a biraz ayıp olmuyor mu?